Cuma, Kasım 25, 2011

dostlarla bir akşam yemeği

Dostlarla dedimse sadece benim dostum değiller elbet. Halkın dostları diyelim. Van deyip gelmiş, mecburiyetini gönüllülüğe çevirmiş dostlar. deprem olmuş, evini kaybetmiş, çadırını kurmuş, gönülden devam eden dostlar. Ortak bir duygu taşıyoruz onlarla. Uygarlık dediğimiz kavramsal setin gereğini yerine getirmiş olmanın haklı gururun yıkılışıdır bu duygu. Adalet algımızın kırılışı, doğal afetin üzerine binen insansal afetin yarattığı hayalkırıklığı veya hüznü de denilebilir. deprem öyle bir ortam yaratıyor ki, kırılganlaştırıyor bastığımız kendimizi varettiğimiz zemini. En ufak bir haksızlık katmerlendiriyor duygumuzu. Kimden gelirse gelsin bu haksızlık benzer bir öfke yaratıyor. Canımızı yakıyor, kanatıyor. Biricikliğimizden geçeli çok olmuş, düzen mülkiyet takıntılarımızdan da. nesneyle kurduğumuz bağı çoktan sorgular hale gelmişiz ama bırakın da bunu kendimiz yapalım, bu hesabın başkalarınca görülmesi incitiyor çok. bu duygudan bahsediyorum işte.


Bakmayın isyanıma. dedim ya dostlarla bir akşam yemeği karnımızdan çok ruhumuzu doyurdu. yenilendik bir tazelendik. deprem ve yıkıntı muhabbeti benzer süreçlerden geçmiş kişilerle inanılmaz sağaltıcı oluyor, en azından "cana geleceğine.." söz dizisi bazında başlamıyor sohbet, böylelikle derinleşmesi daha kolay oluyor. Grup terapisi gibi bir şey anlayacağınız. Anlaşılma kaygısından olabildiğince uzak, kayıplarınızı tartmadan konuşabiliyorsunuz. Ortamda kantar olmayınca, topuzu da kaçmıyor bir yerlere, rahatsız etmiyor konuşulanlar bambaşka mecralarda seyretse de.

Arada bir sanki hiçbir şey değişmemiş, bu sohbet iki ay öncesinin devamıymış, sizler zaten deprem olmadan da bu sofranın etrafında bulunabilirmişsiniz, onu bunu çekiştirme, memleketi kurtarma, kurtarmasan bile anlamaya çalışma çabanız eskiden de varmış, arada yaşananlar kötü bir senaryoymuş, yokmuş, hiç olmamış gibi davranabilme yeteneği gelişti mi hele sohbet tadından yenmiyor. cümleten afiyet olsun....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder