Pazartesi, Kasım 21, 2011

çadırda bir gece

Dun gece bir dost cadırında konakladım. Cadır hayatı deprem bölgesinde enterasan oluyor. Evlerden getirilen bir sürü eşya çadıra bir yaşanılmışlık havası veriyor, bir de uzun süredir çadırda konaklayan dostların rahatlığı. Pijamalar giyiliyor, dişler fırçalanıyor filan. Depremin tepeden vurmayacağı konusundaki rahatlık yerini yerin yarılacağı, alttan kuvvetli bir yumruk geleceği vesaire gibi fantazilere bırakıyor. Yasanan artçılar ufak bir heyecan yaratmakla birlikte lambanın azalan salınımlarında eriyip gidiyor. Komsuluk da var çadırda, çok az şeye sahip insanın yakınlığı var, paylaşacak şeyler azaldığında daha mı kolay oluyor, yoksa bölgede insaniyet oranı hırsızlara rağmen hala yükseklerde mi, bence ikincisi. Van da insanlık da etkilenmiş depremden ama binaların çoğu gibi yıkılmamış, hasarlı sadece.

Uzun süre uykuya dalamadım cadırda, benimle birlikte çadırlarda yaşayan binlerce insanı düşündüm, çoluk çocuk yaşlılar, hastalar. Ailesiyle bir çadırda kışı geçirmek zorunda olan bir babanın dramını düşündüm sonra, ne kadar zor bir durum. Kolay değil evde olmadan yaşamak. evde olmakgüvenli, kontrollü bir cevrede huzurla uyumak anlamına da geliyor annenin rahminde olmak gibi. Çadır öyle değil ama dışarıda olduğunu sana her an hissettiriyor, o evin içinden atıldığını, çıkmak zorunda kaldığını, dört duvarın yerini tutmuyor tente. Falan filan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder